23 Mayıs 2010 Pazar

Efes- Kıskanılan Liman Kenti


M.Ö. 1051 yıllarında Yunanistan'dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Şehir Romadan özerk bir şekilde Apameia Kibotos şehri ile ortak para bastırmıştır. Bu şehirler klasik dönemdeki Küçük Asya'da çok parlak yarı özerk davranmaya başlamışlardı. Lysimakhos, kenti Miletli Hippodamos'un bulduğu "Izgara Plan"a göre yeniden kurar. Bu plana göre, kentteki bütün cadde ve sokaklar birbirini dik olarak keser.

9 Mayıs 2010 Pazar

2 Mayıs 2010 Pazar

İskenderiye Feneri- Dünyanın Yedi Harikasından Biri

İskenderiye'ye gittiğimde Fenerin yeni modeli görmeyi çok dilememe rağman mağlesef göremedim. Şimdilik sadece Kütüphaneyi yeniden inşa etmişler. Umarım yakında İskenderiye Feneri için de bir çalışma yaparlar. Şimdi Fener hakında biraz bilgi alalım.





İskenderiye Feneri, Mısır-İskenderiye'de inşa edilmiş ancak günümüzde bulunmayan, Dünyanın yedi harikasından biri ve tarihte inşa edilmiş deniz fenerlerinin en yüksek olanı.

Romalılar, Mısır'ı ele geçirdikten sonra burada Ptolemaios (Batlamyus) olarak anılan bir devlet kurmuşlardı. İnşaası MÖ 285-246 yılları arasında süren fener, bu devletin ilk iki kralı Ptolemy(Batlamyus) ve Soter tarafından Mısır'da İskenderiye Limanı'nın karşısındaki Pharos Adası üzerine yaptırılmıştı.


(Alman arkeolog Prof. H. Thiersch tarafından 1909 yılında çizilmiş tahmini olarak çizilmiş grafiği.)


İskenderiye Feneri, antik çağın yedi harikası içinde günlük yaşam için kullanılan tek eserdir.

Üst kısmı M.S. 955 yılında bir deprem ve fırtınada kopan fenerin gövde kısmı da 1302'de başka bir depremde yıkıldı. 1500 yılında ise bu yapıya ait kalıntılar tamamen yok oldu.

Üzerinde inşa edildiği adadan dolayı Pharos olarak anılmış ve bu kelime bir çok dile yerleşmiştir. İspanyolca, Fransızca ve İtalyancada Pharos, deniz feneri anlamına gelmektedir. Yıkılmadan önce yapılan resimleri, dünyadaki deniz fenerlerine yüzlerce yıldan beri örnek olmuştur.

18 Nisan 2010 Pazar

Çölde Motor Safari




Dünyanın en ünlü ATV'leri ile, çöldeki tepeler üzerinde safari yapıp, tek başına sizin kullandığınız motor ile, çöl tepelerinin üzerine büyük bir hızla çıkıp sonra da kayarak kumların üzerinden aşağı sürüklenmek. Ölmeden yapılacaklar listesine eklenmeli...




Kumlar içerisinde motorla hız yapmak müthiş bir duygu. Ben hayatımda daha önce motor kullanmamış olmama rağmen bu motoru tek kullanmak için ısrar ettim ve iyi ki de etmişim. Yüksek kum tepelerin üzerinden zıplayarak uçarak hız yapmak, kontrolü kaybedip kaymak ve sonrasında tekrar hızlanıp bir daha kaymak. Tek dileğiniz bu safari hiç bitmesin oluyor.



Biraz yorulunca da bir bedevi kampında buz gibi bir kola da hiç fena olmuyor ayrıca.



Israr ediyorum. Hayatınızda bir kez olsada mutlaka yapmanız gerekiyor. Bence bir yere not edin bunu. SEVGİLER :)

11 Nisan 2010 Pazar

Toledo

Toledo
UNESCO tarafından koruma altına alınmiş tek açık alan şehir müzesi. 1226 yıllarında kurulmuş.3 bölümden oluşuyor şehir. Müslüman kısım, Yahudi kısım, Hristiyan kısım.



Toledo -San Sebastian kilisesi...İci çok büyük ve görkemli...12 yüzyılda başlanıp 13 yüzyılda bitirilmiş ...100 yılda tamamlanmış.




Toledo Hristiyan kısımm, şehrin en tepe kısmı..

4 Nisan 2010 Pazar

Big Ben/ Londra




Londra'ya gidip de Big Ben'i ziyaret etmeyen yoktur diye zannediyorum. Thames Nehrin yanına bezenmiş ihtişamlı bir saat kulesi. Gothik tarzda yapılmış bir mimarisi var ki bu bana Barcelona ve Gaudi'yi hatırlatıyor. İlk gördüğümde Big Ben'i vaaaayyy diye ses çıkarmaktan kendimi alamadım. Hemen büyük bir heyecanla fotoğraf makineme uzandım ve onlarca fotoğraf çekmek istedim ama ne mümkün. Big Ben'in etrafında hep binalar bulunuyor ve geniş bir acıdan resim çekmek mümkün değil. Dibinde durunca da sadece korkunç resimler meydana geliyordu. Ne yapsam diye düşünüyordum ki, Themes nehirde tur yapan vapurları gördüm. Harika. Bu bana istediğim acıyı vericekti, elimi cebime attım ve yeterli poundum kalmış diye kontrol ettikten sonra Big Ben'in yanında ağır ağır Themes'a yürümeye başladım...





Ve nihayet istediğim resimleri çektim. Şimdi biraz Big Ben'den bahsedelim. İnkar edilemez bir şey vardır oda şudur, Londranın simgesi olduğu. Tarihte Big Ben'a bir çok kez , bir çok rol biçilmiş. Adalet simgesi kabul edilmiş, ama gün gelmiş Emperyal sistemin taşıyıcı kabul edilmiş ve birçok provakasyonlara, protestolara ve saldırılara maruz kalmış. Big Ben aslında saat kulesinin ismidir fakat günümüzde tüm yapıya bu ad veriliyor. 1834 yılında çıkan büyük yangında tahrip olduktan sonra Charles Barry tarafından Yeni yapılan sarayın bir parçası olarak yapımlıştır. Bu arada büyük yangını da hatırlatalım çok kısa.2 Eylül 1666 Pazar günü Londra'nın orta kesimlerinde başlayarak 5 Eylül Çarşamba gününe kadar kenti etkisi altına alan, kentin tarihindeki en büyük yangın felaketidir. Bir ekmek fırından çıkan bir yangının, o zamanın kralı II.Charles'in kararsızlığı ve geç müdahalesi yüzünden tüm Londra yok oluyor. Tabi bu yangından sonra kral yanıp kül olan tüm yapıları nerdeyse bire bir tekrar inşa ettiriyor. Big Ben'inde bu tarihte baş rölü paylaşanlardan birtanesi.





Neyse efendim, daha sonrasında Londara'da kaldığım günler içerisinde bol bol resimler çektim ve istediğime ulaştım. Ben daha ziyede başka kültürlerin ayrıntılarını resmetmeyi sevsemde, İstanbul'a döndüğümde Big Ben'i çekmedim diye tanıdıkları hayal kırıklığına uğratmak olmazdı. Umarım siz de beğenirsiniz. Hoşcakalın...